Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) Yönetim Kurulu Üyesi Ecz. Sinan Satış bugün başlayacak olan 2020-2021 eğitim öğretim yılı öğretmenlerin mesleki çalışma ve seminer programlarının yüz yüze yapılmasını doğru bulmadığını, bunun hem 1 milyon öğretmenin hem de dolaylı olarak 18 milyon öğrencinin hayatını riske atmak anlamına gelebileceğini söyledi.
Eğer Bila-kayd-ü şart yüz yüze eğitim yapılacaksa gerekli önlemlerin ciddiyetle alınarak seminer ve derslerin olabildiğince geniş sınıflarda ve daha az kişi ve daha az süreler ile gerçekleştirilmesi gerektiğini söyleyen Ecz. Sinan Satış, “Pandemi nedeniyle geçen eğitim yılının son aylarında okullar kapanmış, seminerler ve eğitim online – uzaktan yapılmıştı. Bu eğitim yılında da okulların açılması 21 Eylüle ertelendi. Ancak bugün başlayan seminerlerden sonra 21 Eylülde 1 milyon öğretmen derse girecek. Böylece hem öğretmenler hem öğrenciler ve ilişkili olarak anne-babalar ve tüm ev halkı ile birlikte ülke nüfusunun yarıya yakını için bu durum büyük bir risk oluşturabilir. Okullarımızda yapılacak seminerlerde onlarca öğretmen saatlerce bir araya gelecek. Sosyal mesafenin sağlanamayacağı ortamlarda bir araya gelmek bence çok uygun değil” dedi.
RİSK ÇOK YÜKSEK!
Pandemi sürecinde okullar, öğrenciler ve eğitimle ilgili alınan kararları başarılı ve doğru bulduğunu; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve Bilim Kurulu üyelerinin eş güdümlü olarak eğitim adına çok iyi bir iş çıkardığını kaydeden Sinan Satış şunları kaydetti; Okulların durumunu düşündüğümüzde pek çok okulumuzda onlarca öğretmen saatlerce bir araya gelecek. Okullarımızın yüzde 99’un da, pencere dışında aktif bir havalandırma sistemi yok. Bu kadar kişinin sosyal mesafenin sağlanamayacağı ortamlarda bir araya gelmeleri çok uygun değil. Eğer illa da yapılması şartsa toplantılar küçük gruplar halinde düzenlenmeli. Aslında onlarca kişinin bir araya geleceği bir toplantının çevrimiçi düzenlenmesi daha verimli ve sağlıklı olur. Sadece öğretmenlerin birbirine hastalığı bulaştırması değil, akabinde öğrencilere ve ilişkili olarak öğrencilerin ve öğretmenlerin kendi ailesinden başlayarak çevresine de bulaştırması riski çok yüksek.
UZAKTAN EĞİTİMİN SOSYAL BOYUTLARI GÖZARDI EDİLMEMELİDİR!
Milli Eğitim Bakanlığı ve Bilim Kurulumuz okulların açılması kararını sosyal boyutlarıyla da değerlendirmelidir. Öğretmen ve öğrenci gruplarının bir araya gelmesi, onlardan aile bireylerine ve toplumsal bileşenlere hastalık bulaşması riski var. Öte yandan eğer okullar açılmaz ise çalışan anne ve babaların çocuklarını nereye bırakacağı gibi ciddi bir milli meselemiz bulunuyor. Bakıcı bulmak bir yana ve dahi ücretini ödemekte zorlanan milyonlarca anne-babanın son çare olarak başvurduğu büyükanne ve büyükbabalara da çocuklarından hastalık bulaşma riski var ki ebeveynler bu durumu hesaba katarak tereddüt yaşıyor. Bu nedenlerle işini bırakan yahut bırakmayı düşünen milyonlarca çalışan anneden bahsediyorum. Bu durum dolayısıyla hane gelirinde ve kadın istihdamında ciddi bir düşüş öngörmekteyim. Bu itibarla Sayın Cumhurbaşkanımızdan, Sayın Milli Eğitim Bakanımızdan ve Bilim Kurulumuzun kıymetli üyelerinden sayıları 40 milyona varan tüm eğitim bileşenleri ve hassaten anne babalar adına bir istirhamda bulunuyor ve mümkün olduğunca uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma ya da esnek çalışma modellerini ivedilikle gündeme getirmelerini ve hayata geçirmelerini bekliyorum.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI HIZLI HAREKET ETMELİDİR!
Bugün başlayacak olan öğretmen seminer toplantılarının ana gündem maddeleri pandemi ile ilgili alınacak olan önlemlerden oluşuyor. Ancak toplantının konusu ile toplantının varlığı büyük bir çelişkiyi içinde barındırıyor. Hâlbuki Türkiye olarak, pandemi sonrası hızlanan dijital çağda eğitim alanında yaşanan gelişmelere odaklanarak bu alandaki olanakları, fırsatları ve pratikleri biran önce hayata geçirmeliyiz. Milli Eğitim Bakanlığımız başat iş olarak dünyadaki eğitimde dijital nitelikli uygulamaları mercek altına almalı, ilgili çıktı ve sonuçları ivedilikle analiz etmeli ve özgün bir kapsam ve içerik sunmak adına elini çabuk tutması gerekmektedir.
YAPISAL SORUNLARLA BOĞUŞAN EĞİTİM SİSTEMİMİZ İÇİN TARİHİ FIRSAT!
Bütün dünyada eğitimde dijital devrim olarak adlandırılabilecek çok yönlü ve devasa nitelikte derinlemesine bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Dijital çağın eğitimi, ciddi yapısal sorunları bulunan Türk eğitim sistemi için daha önce hiç var olmayan yığınla olanak ve fırsat sunmaktadır. Bakanlığımız bu düşünsel arka plandan yola çıkarak bir bilimsel çalışma başlatmalı ve bu pandemi ortamında yapılandırılacak en muasır, en bilimsel, en demokratik, en eşitlikçi ve adaletçi, en özgün ve en iyi eğitim uygulamalarını sistematik bir bütünlük kazandırmak suretiyle yeni Türkiye’ye yakışır bir Türk eğitim sistemi üzerinden inşa ve ihya etmeyi başarmalıdır. Lakin eğitimde teknoloji kullanımı giderek daha popüler hale gelmiştir ve gelmeye de devam edecektir. Bu konu ülke geleceğimiz açısından çok kritik bir konudur ve gecikme kabul etmez, hata da kabul etmez ve dahi kabul etmemeyi dahi hiç kabul etmez. Özellikle pandemi sürecinde yapılacak en ufak bir hatanın düzeltilmesi yıllar ve çok canlar alacaktır. Bunun için, pandemi sürecindeki her öğrenme-öğretme karar ve faaliyeti, büyük bir titizlikle hazırlanmalıdır.