Yeni müfredat oldubittiye getirilmemeli!

Yeni müfredat oldubittiye getirilmemeli, şeffaf ve katılımcı bir anlayışla hazırlanarak üç yıllık bir geçiş süreci ve pilot uygulamalarla hayata geçirilmelidir.

DESAM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlıklı eğitim müfredatıyla ilgili gerçekleştirdiği “Yeni Müfredat Yeni Sorunlar” başlıklı değerlendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan DESAM Başkanı Gürkan Avcı “ Yeni müfredat oldubittiye getirilmemeli, şeffaf ve katılımcı bir anlayışla hazırlanarak üç yıllık bir geçiş süreci ve pilot uygulamalarla hayata geçirilmelidir. Okullarımızı beyaz, melez ve zenci diye üçe ayırırsak yeni müfredatın daha çok Türkiye’nin yeniyetme beyazları için olduğu görülüyor. Yeni dünya düzeninin makbul neoliberal insan modelini esas alan, bireyci değerleri ve özgürlükleri kısıtlayan anlayışları öne çıkaran, kompleksli ve ayrımcı bir müfredat olmuş ki tüm bunları kamufle etmek içinde dini ve milli değerlerle soslama yapılmış.  Millî Eğitim Bakanlığı’nın yeni müfredat için acele etmesine, işi oldubittiye getirmesine gerek yok. Müfredat gibi mühim reformlar milli eğitim şurası gibi şeffaf ve katılımcı bir süreçle hazırlanmalı ve en az 3 yıllık bir geçiş süreci ve pilot uygulamalar sonrası hayata geçirilmelidir” dedi.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ RUHSUZ, SAĞLIKSIZ, VERİMSİZ!

Müfredatın “kompleksli, devşirme ve sığ” olduğunu ileri süren Avcı, tüm toplumsal kesimlerin görüş ve önerilerinin alınarak milli eğitim şurası ile yeni bir müfredat hazırlanmasını istedi. Müfredatın sınav, not sistemi ve ezbercilik üzerine kurulmaması gerektiğini vurgulayan Avcı, “Yeni müfredat Türkiye’nin yadsınamaz bir gerçeği haline gelen “Paran kadar kaliteli eğitim” mottosuna da ‘devam’ diyen bir zihniyeti barındırdığını kaydederek, yeni müfredat eğitimde ticarileşmeyi, vatandaşı özel okul ve kolejlere yönlendirmeyi destekliyor. Orman kanunlarının geçerli olduğu, ilkel kapitalizmin esip gürlediği Türkiye’de zenginlerin, politikacıların ve bürokratların yani Türkiye’nin elitleri hariç herkes kalitesiz, ruhsuz, sağlıksız, verimsiz ve baştan savma eğitime mecbur ve mahkûm duruma gelmiştir” dedi. Avcı, evrensel değerlerin, milli kültür ve unsurların hiçbir şeyle kamufle edilmesine ihtiyaç duyulmadan gerçekçi şekilde çocuklara aktarılmasının önemli olduğunu, örneğin meslekler konusu işlenirken iş kazalarının nedenlerinin çocuklara anlatılmasının yararlı olacağını söyledi. Avcı, ders programlarının demokratik, sivil ve özgürlükçü bir yaklaşımla hazırlanarak hem yerel hem de küresel inanç, kültür, gelenek ve renkleri aşağılamaması bilakis hümanist bir şekilde tanıtması gerektiğini sözlerine ekledi.

Türkiye’nin yaşadığı plansız modernleşme ve teknoloji ahlaki çürümeyi ve manevi yoksullaşmayı getirdi. Türk milleti her taraftan bombardımana tabi tutulduğu yeni ‘din ve din eğitimi politikaları’ ile deistleşiyor, Protestanlaşıyor. Buna karşılık olarak Türk eğitim sisteminin kimlik, özgüven, moral ve hedef kazandıran felsefi arka plana sahip, çağdaş bir projeksiyondan yoksun olduğunu kaydeden Avcı, Ders kitaplarının Türkiye’nin medeniyet değerlerini hakkıyla yansıtmadığı, öğretim programlarında bilimsel derinlik ve yeterlilik sorunu bulunduğunu ve eğitim materyallerinin zenginleştirilmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yeni müfredat hakkındaki eleştirileri ve tavsiyeleri hayata geçirebilecek yeterliliği göstermesi gerektiğini kaydeden Avcı, Yeni müfredatın bilim ve teknolojideki gelişmeler, toplumun talepleri ve ekonomimizin ihtiyaçları paralelindeki güncellenmeler hususunda da eksik olduğunu söyledi.

BİLİMSEL, DEMOKRATİK VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR MÜFREDATA İHTİYAÇ VAR!

Avcı şunları söyledi; Çocuklarımıza milli kültür ve değerlerimizi öğretmiyor sadece ezberletiyoruz. Taklitçi ve kopyacı bir nesle kapı açan bu eğitim anlayışı nedeniyle kişiliksiz, yabancı hayranı ve ezik bir toplum oluşuyor. Çağdaşlık adına da çağdaş dünyanın çoktan çöpe attığı bilimsel hurafeler terennüm ettiriliyor. Yeni müfredatta ideolojik ve dayatmacı öğelere değil bilimsel, demokratik, sivil, özgürlükçü ve çağcıl değerlere ve elbette milli kültür ve değerlerimize de muasır bir bakış açısıyla ve özgün bir yaklaşımla yer verilmelidir.

Yeni müfredatta tek tipçiliğe, ezberci, sınavcı ve dershaneci mantık ve anlayışlara ‘dur’ denilmemiştir. Müfredatların bilimselliğe ve demokratik bir niteliğe kavuşturulması acil bir ihtiyaçtır.

Eğitim sistemine özgürlük, demokrasi ve sivilleşme müfredatlarla kazandırılabilir. Ders kitaplarının ve müfredatın başka inanç, kültür ve insani değerleri küçümseyen yaklaşımları değişmelidir. Çocuklarımıza inanç, kültür ve medeniyetimize ait marifet, hikmet ve erdemlere dair iyi ve doğru şeyleri, ruh, muhteva ve idealleri ideolojik ve ayrımcı bir kafayla değil demokratik bir anlayışla ve sevgiyle, saygıyla verebiliriz.

Çağdaş dünya blockchain, yapay zeka, web3 ile dijital devrimlerle yeni ve yüksek bilimsel ve teknolojik gelişmelerle her yeni gün mesai harcarken Türkiye biçimsel, şekilsel ve tercüme ile kopya edilmiş müfredat reformları yapmaya artık son vermelidir. Türkiye kendi özgün ekseninde kimlik ve medeniyet duruşuna sahip çağcıl ve rol model bir müfredata artık sahip olmalıdır.

EĞİTİMİN SORUNLARI ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL!

DESAM olarak Türk eğitim sisteminin tüm sorunlarını 2 yılda çözmeye ve dünyanın en muasır, en özgün, verimli ve sağlıklı bir marka sistemini kurmaya talibiz. Revizyona tali meselelerden değil ilkönce YÖK, MEB ve ÖSYM gibi temel ve yapısal kurumlardan başlanmalıdır. Çünkü aksi takdirde faturayı yine halk ödeyecek. Anne babalar unutmasın çocukları mutlu ve huzurlu değillerse kendileri de asla mutlu ve huzurlu olamayacak. Derin ve güçlü bir eğitim tarihi olan Türkiye’nin kopya, özentili, kompleksli ve dogmatik ideolojik eğitim reformları yerine özgün bir felsefe ile klasik eğitim anlayışını modern eğitim anlayışıyla gelenek temeli üzerinde yükselir. Kendi gibi olamama ve buna karşın olmayı hedeflediği gibi yapamama depresif ruh hali içerisinde kıstırılıp kalan Türkiye bu mahkûmiyetten cesur, özgüvenli, özgün ve bilimsel bir eğitim sistemiyle çıkabilir.

Türkiye küresel marka bir eğitim sistemiyle dünya devletine dönüşebilir. Kendi tanımını değiştiren Türkiye dünyanın ona layık gördüğü rolü de nitelikli, özgürlükçü, çağdaş, bilimsel ve demokratik bir eğitim sistemiyle tuzla buz edebilir. İşte böylesi bir eğitim sistemiyle Türkiye siyasi işgal ve kölelikle boğuşan mazlum ülkeler içinde bir umut ışığı olacaktır.

Yazar Öğretmenim Dergisi

Öğretmenim Dergisi

Diğer Haber

BEYLİKDÜZÜ’NDE “DİSLEKSİ:CEBİMDEKİ KELİMELER” SÖYLEŞİSİ DÜZENLENDİ

Beylikdüzü Belediyesi, Dünya Disleksi Farkındalık Haftası kapsamında disleksi konusunda farkındalık sağlamak amacıyla “Disleksi: Cebimdeki Kelimeler” …