İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sertaç Öztürk:
Evrendeki tüm kara delikleri bilmiyoruz
12 Punto’da yayınlanan ‘12’de Bilim’ programına konuk olan İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sertaç Öztürk, CERN ve evrenle ilgili merak edilen soruları yanıtladı. Evrende tespit edilmeyen kara deliklerin de olabileceğini belirten Öztürk, “Gözlemleyebildiğimiz, fotoğrafını çektiğimiz yapılar var. Ama evrende başı boş dolaşan kara delikler var mı ya da evrendeki en küçük kara delik ne onları bilmiyoruz” dedi.
İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sertaç Öztürk, 12 Punto’da yayınlanan Begüm Oktay’ın sunduğu ‘12’de Bilim’ programına katıldı. İSÜ’nün de resmî iş birliği üyesi olduğu Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) yer alan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndaki ATLAS Deneyi çalışmalarından bahseden Öztürk, evren ve kara deliklerle ilgili soruları da yanıtladı.
“CERN’ün kuruluş amacı barış için bilim”
CERN ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Öztürk, “1954 yılında barış için bilim sloganıyla İsviçre’nin Cenevre kentinde kuruldu. Amacı maddenin en küçük halini araştırıp buradan evren hakkında daha geniş perspektifte bilgi sahibi olmak. Parçacık fiziğinde veya atom altı dünyaya bakmak için de bu parçacıkları hızlandırmamız gerekiyor. CERN’de etrafı dedektörlerle ve çok hassas sensörlerle çevrili yerlerde parçacıkları hızlandırıyoruz, kafa kafaya çarpıştırıyoruz. Sonra açığa çıkan parçacıklara bakarak tam olarak çarpışma noktasında neler oldu, neler olmalı onları anlamayı çalışıyoruz” dedi.
“Cevap veremediğimiz sorulara bir şekilde cevap arıyoruz”
2005 yılından beri CERN’de çalışmalarda bulunduğunu ifade eden Öztürk, 2018 yılından bugüne kadar da Atlas deneyinde çalıştığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Atlas deneyi de yine yeni parçacıklar, ek boyutlar, karanlık madde, kara delikler, Higgs Bozonu veya fiziğin cevap veremediği ama bir şekilde cevabı teorisyenler tarafından ortaya konulan henüz gözlemleyemediğimiz o yeni parçacıkları da araştıran bir yapı. Özetle CERN’e yaptığımız şey gerçekten evrendi, cevap veremediğimiz sorulara bir şekilde cevap aramak, orada bulduğumuz sonuçlarla evreni daha iyi anlamaya çalışmak gibi işler var.”
“Bütün sistemler minimum enerji, maksimum düzensizlik durumunda bulunmak ister”
“Fiziğin çok güzel bir yasası var; bütün sistemler minimum enerji, maksimum düzensizlik durumunda bulunmak ister” diyen Öztürk, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bu yeni parçacıklar da kendisinden daha hafif parçacıklara bozulup enerjilerini bir şekilde minimuma getirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, 10 üzeri -12 saniye sonraki o ortamı oluşturup daha ağır parçacıklar oluşturuyoruz burada ağır parçacıklı özelliklerini belirliyoruz. Büyük patlamadan sonra evren bu hale nasıl geldi, maddenin bu formu nasıl tam olarak oluştu onu anlamaya çalışıyoruz.”
“CERN’deki en büyük keşif nedir derseniz Higgs Bozonu derdim”
“CERN’deki bu zamana kadar en büyük gelişme, en önemli keşif nedir?” sorusuna ise Öztürk, bugüne kadar yapılan çok fazla keşif olduğunu söyleyerek yanıtlıyor:
“Bakarsanız Wve Z bozonları aslında zayıf etkileşimin ara taşıyıcı parçacıkları onlar 1980’li yıllarda CERN’de bulundu ama asıl tüm dünyanın merak ettiği ve milyarlarca dolar harcanmasına sebep olan aslında Higgs Bozonu’nun 4 Temmuz 2012 yılında duyurusu yapıldı. 2013 yılında da Peter Higgs ve François Englert Nobel ödülü aldı. En büyük keşif nedir derseniz Higgs derim çünkü Higgs Bozunu Amerika’da Tevatron’da bulunamadı. ‘Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ önceki deney olan LEB yani Large Electron Positron çarpıştırıcısı da arandı bulunamadı. 50 yıldır araştırılan bir parçacıktı.”
“CERN’de kara deliklerle ilgili çalışmalar yapılıyor”
CERN’de de kara deliklerle ilgili çalışmalar yapıldığını belirten Öztürk, kendisinin de bunları araştırdığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Kara delik oluşturmamız için uzay zaman dokusunu çok ama çok güçlü bir şekilde eğmeniz lazım onun için o gök cisminin yoğunluğunun çok çok fazla olması gerekiyor. Örneğin, dünyayı bir kara delik haline getirmek isteseydim onu yaklaşık olarak böyle küçücük bir boncuk boyutlarına kadar sıkıştırmak gerekirdi ancak o zaman dünyadan bir kara delik yapabilirdim. CERN’de yapılan şeylerde protonlar çarpıştığı zaman yine çok küçük hacimde bir şekilde parçacık yoğunluğu oluşturup mikro kara delikler olabilir mi diye araştırıyoruz. Fakat bu oluşan kara delikler böyle etrafındaki her şeyi yutup büyüyecek ve bizi yok edecek şeyler değil. Stephen Hawking’in ortaya attığı bir Hawking Radyasyonu fikri var aslında kara deliklerde ışınım yapıp enerjisini kaybediyor diye. Dolayısıyla bu oluşan mikro kara deliklerde bir şekilde Hawking ışınımıyla etrafa yeni parçacıklar salıp buharlaşmasını bekliyoruz ve bu açığa çıkan yeni parçacıklara bakarak da o kara delikler hakkında bilgi sahibi olmayı hedefliyoruz. Ama herhangi bir sinyal gözlemleyemedik.”
“Evrende başı boş dolaşan kara delikler var mı bilmiyoruz”
Kara deliklerin dünyayı yutabileceği tartışmalarıyla ilgili de konuşan Öztürk, “Gözlemleyebildiğimiz, fotoğrafını çektiğimiz yapılar var ama evrende başı boş dolaşan kara delikler var mı ya da evrendeki en küçük kara delik ne onları bilmiyoruz. Belki hiç farkında olmadığımız bir kara delik hareket ediyor ve güneş sistemine doğru yaklaşıyor da olabilir” dedi.
“Kuantum bu kadar kolay bir şey değil”
Kuantum enerjisini kullananlar, düşünceyi kuantumla şekillendirdiğini iddia edenlerle ilgili de konuşan Öztürk, bunun bilimsel anlamda mümkün olmadığını söyledi. “Kuantum bu kadar kolay bir şey değil” diyen Profesör, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz fizikçiler bile tam olarak anlayamıyoruz. Elimizde bir gözlem varsa onun neden olduğunu ifade etmek için elimizde bazı kuramlar olabiliyor. İnsan veya evren bu kadar basit değil. Arkasında yatan mekanizma çok daha fazla. O yüzden düşüncenin frekansı arttı, enerji alıyorum gibi şeyler pek mümkün değil.”