Uzaktan eğitim için altyapı yeterli mi?
18 Mart’ta Yükseköğretim Kurulu’nun aldığı kararla Mart ayının sonunda itibaren tüm Türkiye’de üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararlaştırılmıştı. Üsküdar Üniversitesi, Türkiye genelinde 350 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği araştırmada gençlerin uzaktan eğitime bakış açısını değerlendirdi. Covid Gençlik isimli araştırma, katılımcıların yüzde 48’inin bazı derslerin yüz yüze sınıf ortamında bazı derslerin ise online olarak uygulanacağı hibrid modelini tercih ettiğini ortaya koydu.
Pandemi sürecinde toplumda büyük ilgi uyandıran birçok sosyolojik ve psikolojik araştırmaya imza atan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Aydın Öztürk tarafından yürütülen Covid Gençlik isimli bir araştırma gerçekleştirdi.
Öğrencilerin fikir ve beklentileri analiz edildi
Haziran 2020’de Türkiye genelinde 350 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilen ‘Covid Gençlik’ isimli araştırma, üniversite öğrencilerinin bu süreçte devam eden uzaktan eğitim hakkındaki olumlu ve olumsuz fikirleri ile beklentilerini anlamak için uygulandı. Araştırmaya Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Aydın Öztürk öncülük etti.
Araştırmaya katılanların yüzde 18’inin üniversite 1. sınıf, yüzde 21’inin üniversite 2. sınıf, yüzde 28’inin üniversite 3. sınıf, yüzde 22’sinin üniversite 4. sınıf, yüzde 6’sının yüksek lisans ve yüzde 2’sinin doktora öğrencisi oldukları görüldü. Katılımcıların yüzde 35’i devlet ve yüzde 65’i vakıf üniversitesi öğrencisi olup, yüzde 95’i Covid-19 sürecinde derslerin online olarak uzaktan eğitim olarak devam ettiğini belirtti.
Hibrid eğitim modeli beğenildi
Katılımcılardan yüzde 48’inin bazı derslerin yüzyüze sınıf ortamında bazı derslerin ise online olarak uygulanacağı hibrid modeli tercih ettiklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, “Hibrid modeli melez, karışık ya da harmanlanmış öğrenme olarak düşünebilir. Bu metodda geleneksel öğrenme yöntemi ile çevrimiçi sınıflar bir araya geliyor. Çalışmaya katılan öğrencilerin yüzde 46’sı derslere yüzyüze geleneksel yani kampüs ortamında devam etmek istediklerini belirttiler. Arkadaş ve okul ortamını özleme, yüzyüze eğitimde daha iyi konsantre olma ve daha fazla etkileşim imkanı vermesi gibi sebeplerle öğrenciler geleneksel öğrenme metodunu tercih ettiler. Katılımcıların yalnızca %6’sı sadece online gerçekleşecek derslere devam etmek istediğini ifade etti. Uzaktan eğitim, lisansüstü öğrenciler ve hem üniversite okuyup hem de çalışmak durumunda kalan öğrenciler için faydalı bir model olarak öne çıkıyor. Diğer taraftan sanat, tıp alanları ya da fen bilimleri gibi uygulamalı alanlarda online eğitim uygulamaları yeterince verimli bulunmadı” dedi.
Trafikte zaman kaybını önlemesi avantaj sağlıyor
Öztürk, katılımcılara göre uzaktan eğitimin verimini etkileyen olumlu faktörlerin başında yüzde 62’lik oran ile asenkron derslere katılmanın geldiğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asenkronize derslerde öğrenciler, eğitmen tarafından kaydedilen ders içeriğine istedikleri zaman ve istedikleri kadar erişim sağlayabildikleri için tekrar yapabilme imkanına sahip oluyorlar. Öğrencilerin yüzde 61’i derslere istedikleri yerden devam edebilmenin ve fiziksel sınırların ortadan kalkmasının olumlu bir gelişme olduğunu belirtti. Öğrencilerin yüzde 58’i uzaktan eğitim sayesinde ulaşım, barınma ve dışarıda beslenme için harcanan ekonomik giderlerin azalmasını ve yüzde 49’u özellikle büyükşehirler başta olmak üzere trafikte vakit kaybetmek zorunda kalmamayı eğitimin verimliliğini arttıran unsurlar olarak görüyor. Uzaktan eğitimin verimini arttıran diğer olumlu özellikler ise; yüzde 45 oranında ortamın daha esnek ve konforlu olması, yüzde 38 oranında öğrencilerin kendisine daha çok vakit ayırabilmesi, yüzde 33 oranında ise sanal toplantı tecrübesi kazanma olarak sıralandı.”
Covid – 19 ders verimliliğini düşürdü
Covid-19 sürecinde öğrencilerin yüzde 55’inin bu süreçte kendilerini isteksiz ve mutsuz hissettiklerini ve bu sebeple derslerden gerekli verimi alamadıklarını belirten Öztürk, “Özellikle 20 yaş altındaki gençlerin 3 aya yakın bir süre evden çıkamadığı, diğer öğrencilerin ise mümkün olduğunca az dışarı çıktıkları düşünüldüğünde, motivasyon eksikliğinin eğitimin içeriğinden çok salgın şartlarıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de eğitimin verimini olumsuz yönde etkileyen ilk faktör olarak karşımıza çıkar. Salgının ülkemizde görülmesinin hemen ardından sanal sınıflarda eğitime çok hızlı bir biçimde geçildi ve bu süreçte eğitmenler ve öğrencilerin sisteme çok hızlı adapte olması beklentisi oluştu. Ancak sonuçlar, katılımcı öğrencilerin yüzde 40’a yakınının sanal sınıfta dersi anlamakta güçlük çektiğini ortaya koydu” dedi.
Kurumlar uzaktan eğitim altyapısını güçlendirmeli
Katılımcıların yüzde 24’ünün eğitmenlerin sanal teknolojilere uyum sağlayamadığını belirttiklerini ifade eden Öztürk, “Dersin devamlılığı, bağlantının zayıf olması ve ekranın donması gibi sebeplerle kesintiye uğrayabiliyor. Öğrencilerin yüzde 33’ü bağlantı hızının düşük olması sebebiyle derslerde konsantrasyon sorunu yaşadığını belirtti. Bu sebeple önümüzdeki eğitim dönemlerinde hibrid eğitim modeline hazırlanan tüm eğitim kurumlarının altyapı konusunda hazırlıklı olması bekleniyor. Öğrenciler açısından uzaktan eğitimin verimini olumsuz etkileyen kişisel etkenler de araştırma sonuçlarında görüldü. Kişisel etkenler; yüzde 28 ev işleriyle ilgilenmek zorunda olmak, yüzde 21 sınıf arkadaşlarından ayrı kalmak, yüzde 20 evde kendine ayıracak zaman olmaması, yüzde 11 evde kendine ayıracak mekan olmaması ve internet paketinin yetmemesi olarak sıralandı” dedi.
Dr. Tuğba Aydın Öztürk: “Çoklu iş birliği dönemine girmeliyiz”
Dr. Tuğba Aydın Öztürk, eğitmenlerin ve öğrencilerin sanal teknolojileri kullanma konusunda eğitim alması gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Covid-19 pandemisinin dünya genelinde belirsiz bir süre daha devam edeceği, çok sayıda büyük şirketin ve üniversitenin uzaktan çalışma, uzaktan eğitim modellerine geçiş yaptığı göz önünde bulundurulduğunda bu konuda hazırlıklı olmak gerektiği görülüyor. Anaokulundan üniversiteye kadar her seviyede eğitim kurumu altyapısal olarak hibrid eğitim için gereken kaynakları geliştirmeli ve GSM operatörleri sanal video, konferans, toplantı uygulamaları için dijital altyapılarını yeni normale uyumlu hale getirmelidir. Kısa süreçte harcanacak emek ve maddi kaynaklar, uzun vadede Türkiye’nin yüksek öğretim kalitesine olumlu katkılar sağlayacaktır.”