Eski rutinlerini özleyen çocuklar, yeni normalde koşmak, çığlık atmak ve oynamak istiyor
Yeni normal yaşam dediğimiz bugünlerde okul öncesi kuruma devam eden ya da etmeyen tüm çocuklar “pandemi çocukluğu” ya da “yeni normalde çocukluk dönemi” kavramlarını yaşıyor. Çocukların yaşam biçimleri değişse de gelişimsel ihtiyaçları aynı kalıyor. Oyun ve akran ilişkisi çocuklarda en temel gereksinim olarak öne çıkıyor. Uzmanlar ebeveynler için çocuklarına arkadaşları ile oynayacakları güvenli oyun ortamını oluşturmaları gerektiğini vurguluyor.
Yaklaşık üç ay süren koronavirüs dönemi yerini mesafeli sosyal hayata bıraktı. Yeni süreçle birlikte çalışan çiftlerin akıllarındaki en önemli soru kreş ve anaokullarının bu sürece nasıl hazırlandıkları oldu. Pandeminin ortaya çıkardığı yeni yaşam biçiminde en çok etkilenen yaş gruplarından bir tanesi de 0-6 yaş grubu. Özellikle anne ve babası çalışan küçük çocuklar için kısıtlamanın ilk günleri özlem giderme ile geçti. Fakat özlem duyulan birliktelik hem anne babalar hem de çocuklar için daha sonra yerini can sıkıntısı ve tükenmişliğe bıraktı. Bu durumun beklenilen bir tepki olduğunu belirten uzamanlar, çocukların günlük rutinlerini özlediklerini söylüyor ve ekliyor: “Çocuklar arkadaşları ile oyun oynamak, açık havada koşmak, zıplamak, tırmanmak ve sevinç çığlıkları atmak istiyor.”
Kreş ve anaokullarında saat başı eller yıkanıyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mesude Atay, çocukların karantina sürecinde neden hep evde kalmak zorunda olduklarını anlamlandıramadıklarını söyledi. Atay, “Büyüklerin Covid-19 için yaşadıkları korku ve kaygıları, onlar da yaşamaya başladı. Tam olarak anlam veremeseler de anne, babaları ve kendileri için korktular. Ebeveyne daha çok bağlandılar. Çocukların pandemi öncesinde benimsedikleri, anlamlandırdıkları bir düzenleri ve rutinleri vardı. Her şey birden çok farklılaştı. Pandemi öncesinde kullanmaları kısıtlanan tablet, cep telefonu gibi ekranlar bu süreçte tüm aile bireyleri gibi çocukların da günlük hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline dönüştü” dedi. “Yeni Normal” kavramı başlayınca, küçük çocuğu olan ebeveynler ikiye bölündü diyen Prof. Dr. Mesude Atay, bir grup çiftin çocuğunu anaokulu ve kreşlere göndermeme kararı alırken, bir grubun ise gönderdiğini dile getirdi. Atay, şöyle devam etti: Kısıtlamalar yavaş yavaş kaldırılırken çocukların bir kısmına “haydi okula geri dönüyorsunuz”, “anne-babalar da işlerine yeniden başlıyor” açıklaması yapıldı. Fakat hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Çocuklar okula daha önceki alışkanlıklarla ve okulun kendine özgü ve çocuk odaklı son derece doğal olan rutinleriyle geri dönmedi. Çocuklar, pek çok yeni kurallar ve daha önce hiç deneyim sahibi olmadıkları bir düzenle karşılaştı. Örneğin maskelerle kreşe gittiler. Öğretmenler maske ile çocukları karşıladı Öğretmenlerinin ve arkadaşlarının sımsıcak kucaklaşmalarından çocuklar mahrum kaldı. Öncelikle kurallara uyum göstermekte zorlandılar. Sürekli ateş ölçümleri yapılıyor. Çocukların neredeyse saat başı elleri yıkanıyor. Çocukların bulundukları ortamlar sık, sık temizleniyor. Aynı zamanda sürekli çocuklara kendilerini virüsten korumak için bilgi ve uyarılar veriliyor.”
Ayrılık kaygısı ve kaybetme korkusu öne çıkıyor
Çocuklarının virüs kapmasından korkan ve kurumlara gereken tedbirlerin alınması konusunda güven duymayan ebeveyn ise çocuklarını evde tutma kararı aldı. Bu durum da çocuklarda akran yoksunluğu, özgürce hareket etme, yaparak ve yaşayarak öğrenme, iş birliği yapma ve paylaşma gibi birçok sorunu ortaya çıkardı. Çocuklar bu sayede deneyimlerden mahrum kalmaya başladı. Evde hareketsiz kalan çocuklar her geçen gün teknoloji aletlerine bağımlı oldu. Prof. Dr. Mesude Atay, okul öncesi çağı denilen 0-6 yaş grubunda özellikle 2-6 yaş grubunun pandemi ile yepyeni bir çocukluk çağı yaşamaya başladıklarını ifade etti. Ebeveynler için modern yaşamın toksinlerinden çocuklarını nasıl arındıracaklarını düşündüklerini belirten Atay, bugünlerde ortaya çıkan “Pandemi Çocukluğu” kavramına işaret etti. Sorunların üzerine yenilerinin eklendiğinin altını çizen Atay, ev ortamında çocukları sakin tutacak ve evde huzur sağlayacak “elektronik bakıcı” diye ifade edilen ekran bağımlılığının artığını kaydetti. Bir diğer sorun olarak çocuklarda huzursuzluk, kaygı ve korku düzeyinin artmasına dikkat çeken Atay, şöyle devam etti: “Değişen yaşam biçimleri ne evde ne de okul öncesi kurumlarda çocukların gelişimsel ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Çocuklarda birçok davranış problemleri görülüyor. Evde uzun süre anne-baba ile birlikte vakit geçiren çocuklarda ayrılık kaygısı, kaybetme korkusu ortaya çıkıyor. Kendi başına yapabildiği ve kullandığı pek çok beceriyi anne-babaya yaptırmaya başlayan çocuklarda uyku problemleri görülüyor. Anne-baba ile yatmak istiyorlar. Sürekli olarak virüsten korunma adına, yetişkin baskısının üzerinde olması çocuklarda davranış problemlerini ortaya çıkarıyor. Beslenme bozuklukları ile fiziksel büyüme sorunları ortaya çıkıyor. Hareketsizlik ve sağlıksız beslenme fiziksel büyümeyi olumsuz yönde etkiliyor. Evde kalan çocuklarda sağlıksız atıştırma tüketimi dikkat çekiyor.”
Ebeveynler çocuklarına öpüşmeyi engelletmeli
Bu süreçte yaşanan sorunlara karşı önlemlerin alınması adına ebeveynler için önerilerini sıralayan Prof. Dr Mesude Atay, çocukları olan çiftler için çocuk oyun alanlarının dezenfektan edildiğinden emin olmaları gerektiğini kaydediyor. Çocukları yiyecek- içecek paylaşımı yapmamaları konusunda uyaran Atay, “Ebeveynler dışardan eve gelir gelmez çocuklarını banyo yapmalarını sağlamalı. Panik yapmadan sanki oyun kuralıymış gibi sarılma ya da öpüşmeyi engellemeli. Oyuncakları eve gelince dezenfekte etmeli. Bu kurallar çerçevesinde emin olunan ebeveyn ve çocukları ile bir araya gelinmeli. Teknoloji aletlerinden çocukların arkadaşları ile sohbet edebileceği ortamları organize etmeli” diye konuştu.