PISA’nın patronu olarak bilinen OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher, ‘Dünya Sınıfları, 21’inci Yüzyıl Eğitim Sistemlerini Nasıl İnşa Edebiliriz’ adlı bir rapor hazırladı.
Daha öncekilerden farklı olarak sadece Schleicher imzasını taşıyan raporda, tecrübeli direktör son yıllarda OECD’nin blogunda ve medyada yer alan makale ve konuşmalarını daha kapsamlı bir şekilde bir araya getiriyor.
Eğitim mitleriBir eğitim bilimci gözüyle PISA ve diğer OECD araştırmalarının sonuçlarından yola çıkan Schleicher, dünyada kabul gören eğitim mit’lerini ele alıp, bunları adeta çürütüyor. İşte bunlardan öne çıkan beş doğru bilinen yanlış şöyle:
– ‘Başarının sadece yetenekle ilgisi var’: Birçok öğrenci başarıyı çalışmak yerine yetenekle ilgili bir şey olarak görme eğiliminde. Ancak PISA sonuçları bize bu algının doğru olmadığını gösteriyor. Bunun için Singapur örneği verilebilir. Ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrenciler, sıkı çalışılırsa başarının geleceği görüşünde. Öğretmenlerinin, kendilerine başarı için yardımcı olacağını söylüyor. Singapur, PISA 2015’te değerlendirilen üç alan olan okuma, fen bilimleri ve matematikte ilk sırada yer aldı.
– ‘Eğitimde başarı, tamamıyla ne kadar para harcadığınızla ilgili’: Para, eğitimde daha iyi sonuçları otomatik olarak getirmiyor. Bunun için öğrenci başına yıllık 47 bin dolar harcayan Macaristan ile 187 bin dolar harcayan Lüksemburg örnekler olarak verilebilir. Lüksemburg, Macaristan’dan öğrenci başına dört kat daha fazla harcamasına rağmen, PISA’da benzer sonuçlar elde etti, bu ülkeye bir avantaj sağlamadı.
– ‘Göçmen öğrenciler her zaman daha düşük bir performans gösterir’: Tecrübeli direktör, bu miti PISA’da Kanada gibi başarılı ülkelerde, diğerlerine göre daha başarılı göçmen öğrencilerin verileriyle çürütüyor. PISA 2015’te fen bilimlerinde Kanada’daki göçmen öğrenciler, diğerlerine göre ortalama beş puan daha iyi sonuç elde etti.
– ‘Bazı ülkeler kültürleri nedeniyle eğitimde daha iyi’: Kültür, öğrencilerin başarısını etkileyebilir. Özellikle Çin gibi çalışmayı yücelten Konfüçyüsçü kültürler, bazı avantajlara sahip olabilir. Bu başarının garantisi anlamına gelmiyor. Örneğin, PISA’da üst sıralardaki Kanada, Finlandiya gibi ülkeler bu geleneği paylaşmıyor.
– ‘Az öğrencili sınıflar daha iyi sonuçlar alınacağı anlamına geliyor’: Daha az nüfusa sahip, küçük sınıfların eğitimde daha iyi sonuçların ortaya çıkmasını sağladığıyla ilgili uluslararası net bir kanıt yok. İşin aslı, yüksek performanslı ülkeler bunun yerine öğretmen kalitesini önceliğe alıyor.