Çağımızdaki hızlı bilimsel ve teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği değişimler eğitim kavramına da yeni boyutlar eklemiştir. Eğitimin toplumsal, ekonomik, psikolojik, sosyolojik, felsefi, teknolojik v.b gibi yönlerinin araştırılmasına; milli yapımıza uygun programların geliştirilmesine ve doğru planlanmasına duyulan ihtiyaç artmıştır. Genç ve dinamik bir yapıya sahip nüfuzumuz bize hızlı çözümler üretmeye yöneltmiş, geleceğe yönelik beklentilerini artırmıştır.
Eğitim, yetiştireceği insan sayısını ve onlara kazandıracağı nitelikleri belirlerken ekonominin etkisi altında kalır. İnsan gücü yetiştirirken ekonominin istek ve beklentilerini göz önünde bulundurur. Böylece insanı nitelikli bir üretici ve tüketici haline getirir. Böyle bir insan meslek hayatında daha başarılı olur. Nitelikli mal ve hizmet üreterek ekonomiyi etkiler, toplumun ekonomik kalkınmasına katkıda bulunur.
Ülkemizin gelişmişlik seviyesi, mezunların kültürel yapısı sorun çözme yetkisi ve topluma hizmet sunma kapasitesi toplam olarak eğitim sistemimizin kalitesinin bir göstergesidir. Neresinden tutarsanız tutun, bugün ki eğitim sistemimizin baştan sona her yönü ile plansız programsız, ne aradığını bilmeyen bir yapıda. Bunun doğal sonucu olarak sistemin çıktısı olan mezunları da aynı şekilde plan ve program yapmamakta toplumda öncü rol almamakta ve kendi başlarına üretime katkı sunmamaktadırlar.
Her yıl on binleri bulan mezunlarının aldıkları ezberci eğitimin de bir yansıması olarak sağlıklı düşünme ve üretme yeteneklerini sergileyemedikleri görülmektedir. Bu nedenlerdir ki toplum nezdinde meslek bilgisi ve sosyal profilleri çok düşük olmaktadır. Çukurova üniversitesi öğretim üyelerini yapmış oldukları araştırmada, gençlerin üniversitede olaylara bakış, sorun çözme eğilimlerin değişmediği neredeyse üniversiteye geldikleri bakış açısı ile mezun olmaktadır. İnsan gücünün en iyi şekilde yetiştirilmesi ve eğitilmesi ilkokuldan üniversiteye kadar bütün örgün ve yaygın eğitim imkânlarının kullanıldığı bir süreç sonucu gerçekleşmektedir. Türk eğitim sistemi, iyi vatandaş olma vasıfların destekleyen ve kişiyi hayata hazırlamayı onun hayatını idam ettirmesine ve toplum içinde üretken ve saygın bir birey olarak yaşamasını sağlayacak bir meslek kazandırmayı amaçlamıştır.
Dünya ekonomisi ile bütünleşme çabası içinde olan Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında hak ettiği yeri alması için gelişen teknolojiyi takip etmesi, bunu mal ve hizmet üretimine yansıtması teknoloji üreten ve satan bir ülke konumuna yükselmesi gerekmektedir. Bunun için nitelikli iş gücüne sahip olması gerekmektedir. Bir eğitim-öğretim sisteminin geliştirilmesine ve bununla tümleşik olarak, özel sektör ve kamu sektörünün AR-GE kurumlarıyla üniversiteleri içine alacak ve ulusal AR-GE ağının kurulmasına birincil önceliğin verilmesi, eğitim-öğretim reformunun ana eksenini oluşturacaktır. Eğitimin ekonomik büyümeye sağladığı etki günümüzde tartışılamayacak konumdadır. Fakat günümüzde eğitim-ekonomi bağlantısı halen yeterli düzeyde değildir. Eğitime yeterli yatırım yapılamamaktadır. Öyle ki çağımızda eğitime yapılan yatırım ülkenin geleceği açısından en değerli yatırım haline gelmiştir.
Eğitimin bu özeliğini kavrayan ülkeler diğerlerine göre büyük gelişmeler kaydetmiştir. Artık; eğitime yatırım yapmadan uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlayıp toplumun refah seviyesini artırmak bir yana, eğitime yatırım yapan ülkelerle bile eşit hale gelmesi kolay olmayacaktır. Günümüzde gelişmişlik ölçümü fiziki büyüklük gibi ölçü miktarlarından ziyade bilgiye dayalı değerlerle yapılmaya başlanmıştır.
Ülkemiz eğitimin insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek eğitime gereken önemin verilmesiyle sağlanabilir. Bu da ancak yetişmiş beyinlerle sağlanabilir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Ekonomik büyümeyi ve refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, AR-GE’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz.
Sonuç olarak; ülkemizde ve dünyada yaşanan hızlı değişime uyum sağlayabilmek ve ülke kalkınmasına destek verebilmek için eğitim ve öğretim sistemi çağdaş seviyeye yükseltilerek çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Atatürk’ün bizlere gösterdiği “muasır medeniyet seviyesine ulaşma” hedefimize “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” ilkesiyle varmamız mümkün olacaktır.