Evet. Hem de nasıl. Çünkü onlar da beşer ve şaşabilirler. Ya da birileri üst yöneticileri rahatlıkla şaşırtabilirler. Aynı olay başıma geldiği için bu kadar emin yazıyorum. Şuan bu can sıkıcı durumu yaşıyorum. Önce konuyla ilgili bir iki bilgi paylaşayım.
Bilindiği üzere Amerika Irak’ta kimyasal silah var diye Irak’ı işgal etti. Irak’ı perişan ettiler. Sonra ne mı oldu mu? ‘BBC’de yayınlanan Panaroma programına göre, Irak işgali öncesinde ‘Saddam Hüseyin rejiminin kitle imha silahlarına sahip olduğu’ kanısına varılmasında iki Iraklı ajanın yalanları etkili oldu.’ Yani Irak’ın işgalinde istihbarat yalanları rol oynamış.
Bu örneğe benzer pek çok olayın insanların mağduriyetine neden olduğu bir gerçektir. Bundan dolayıdır ki İslam’a göre herkesin şahitliği kabul edilmez. Her habere inanılmaz.
Bakın Allah ne buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.’ (Hucurat: 6) ‘…Fitne adam öldürmekten daha kötüdür…’ (Bakara:191)
Sosyal medya hesabımda yaptığım bir iki sitemli paylaşımdan dolayı neler yaşadığımı soran bazı arkadaşlar oldu. Yaşadıklarımla ilgili cevabımı biraz da Ramazan ayı biraz da 24 Haziran 2018 erken genel seçimler sebebiyle erteledim. Peki neler yaşadım?
Yaşadığım konu yargıda olduğu için aynısını yaşayan bir başka eğitim yöneticisinin yaşadığı benzer olayı sizlerle paylaşacağım. Eğitim yöneticisi başından geçenleri şöyle özetlemekte:
‘İL’imizin en zor şartlarına sahip, bir ilçesinin: disiplini zayıflamış, vekaleten idare edilen, taşımalı ve ikili öğretim yapan, üç ayrı okulda eğitim gören, inşaat işleri devam eden, dönüşen, fiziki ve idari birçok sorunu olan bir okulda iki yıl idarecilik yaptım. İki yılın sonunda emeklerimiz görülmedi. Okulun akademik başarısının artmasına da katkıda bulundum. Ancak yönlendirilen şikayetler ve talimatla başlatılan soruşturma sonucu idarecilik görevinden alındım. Daha önce emrimde çalışan iki müdür yardımcımın idareci olduğu bir okula öğretmen olarak atandım. İl Disiplin Kurulu itirazımı yerinde buldu. Ancak buna rağmen idarecilikten alındım. Adına hukuki süreç dedikleri işleyiş böyle oluyormuş. Konuyu idari mahkemeye götürmek gerekiyormuş. Biz de öyle yaptık. Tam bu süreçte bir taftan da bana üstün başarı ödülü takdim edilmişti. Görevden alındıktan sonra yeni bir şikayetle muhatap oldum. Umuda kapılan beklentiye sokulan bir öğretmen-müdür yardımcısının şikayeti üzerine okul aile birliği hesapları için inceleme kararı çıkartıldı. Bu arada bazı şikayet ve ithamlarla muhatap olan ilçe milli eğitim müdürlüğümüz son yıllarda görevden ayrılanlar idareciler hakkında basın yoluyla itibar suikastı yaptı, yanlış yapmadıklarını savundular. Biz ise yazışmalarla hakkımızı aramaya devam ediyoruz. Buraya kadar her şey normaldir. Ancak 2. Bir soruşturma ile konunun çok farklı yerlere götürülmeye çalışıldığını gördük. Okula giden muhakkikler alelacele buldukları belgeleri alır giderler. Bu eksik belgelerle hazırlanan bilirkişi raporunu okuyan idareciler ‘Gelirlere Dair Makbuzlara Ulaşılamadı’ ifadesini görünce adeta sevindiler. Bir kısmı okulda bırakılan eksik evraklarla hazırlanan 1. bilirkişi raporunda yer alan ‘okul müdürünün okulun gelirlerinden daha fazla giderlerini nereden nasıl karşıladığı tespit edilememiştir’ ifadesi ise hiç dikkatlerini çekmemiş. Yani bir okul müdürünün cebinden önceden okul için harcama yapacağına hiç şahit olmamışlar. Ne acıdır ki bu gerçeğe rağmen talimatla hazırlanan üst raporda okul müdürünün okul aile birliği başkanlarının yetkilerini kendisinde toplayarak okulun parasını gasp ettiği iddiası resmi rapor haline getiriliyor. Okul müdürü ve iki okul aile birliği hakkında suç duyurusu yapılıyor. İşlerini yapmayan, usulsüzlükleri belgelenen bazı makam sahiplerinin ceza almaları gerekirken emek harcayan idareciler ise adeta İdam Fermanı ile cezalandırılıyor. Bazılarına şaka gibi gelebilir. Yaşadıklarım yüzde yüz doğrudur. Görevden alınınca okuldan alınmayan evrakların olduğunu tekrar tekrar gündeme getirdim. Hatta İlçe Kaymakamlığına dilekçe de verdim. Ancak aradan 1,5 yıl sonra bir daha okula gittiler. Birkaç belge daha bulduk dediler. Ancak müdürü suçlu ilan etmek için yönetmelikte geçen ‘Toplanan Bağışların Önce Bankaya Yatırılıp Sonra Harcanması Gereken İşlemlerdeki İhmali Görülmüştür.’ cümlesini delil kabul eden, yanlışlarını görünce red ettiğim muhakkikler ‘Okul Müdürü; Okulun Gelirlerini Gasp Etmiştir’ cümlesi ile üst makamları da ikna etmek için raporda bir yılın koca giderlerine ise hiç yer vermezler. Amaç: Talimatla hazırlanan raporla hedefe ulaşmak. Yani görevden alınan kişi boşuna görevden alınmadı. İşte yanlış iş ve işlemlerin belgesi demek. Üstelik bu eksik ve yanlış iş ve işlemlerin çoğu birçok okulda yaşanır. Çünkü kimse okul aile birliğinde görev almak istemez ve idareciler de bu işler de görev almak istemezler. Okul müdürü olarak durumu kaymakama iletiyorum ancak kaymakam da talimatla hazırlanan raporun detaylarını, çelişkilerini dikkatlice incelemeden ve bu yanlış yönlendirmeleri görmeden hakkımda soruşturma açılmasına izin veriyor. Müdürün yapacağı iş kendisini mahkemede, okulda akıbeti meçhul olan belgelerle savunmak. Yani önce idam sonra yargıla mantığı. Suçlanan kişinin işi ise yalancı ve özel seçilmiş şahitlerin beyanlarını çürütmekle uğraşmak. Bereket versin görüşlerine başvurulan bazı kişiler arasında biraz vicdanlı ve dürüst birkaç kişi olduğu için olayın bir kumpas olduğunu anlatmak için bu kişilerin beyanları işe yarayacak. Ancak beni en fazla üzen ise sonradan belge üretmek. İlçe milli eğitim müdürü ve emrinde çalışan bazı kişiler intikam duygusuyla hareket ederek bazı yalan ve yanlış beyanlarla okul müdürünü suçlu göstermeye çalışmış. Ona ait olmayan bir borç çıkarılmış. Amaç kendilerini aklamak, haklı çıkarmak ve müdürü tekrar cezalandırılmak. Parası olmayan ve eski dönemlere ait olan okulun birikmiş borçlarından bile müdürü sorumlu tutmak. Milli Eğitim Bakanlığının günü geçmiş yönetmelikleri ile istenmeyen öğretmen ve idarecileri yanlış yorumlayarak cezalandırmak. Okul müdürünü suç işlemiş gibi göstermek için yeni gelen vekil müdür eliyle okulun daha önceki dönemlerine ait sigorta kurumuna ait borçlarla ilgili olarak ‘Okul müdürü ve okul aile birliği başkanı okulun biriken sigorta ücretlerini ödemedikleri tespit edilmiştir. Haklarında yasal işlem yapılması’ şeklinde bir resmi bir yazı hazırlamak. Bu yazıyı bazı yerlere göndermek. Bu belge ile işin işleyişini bilmeyenlerin kanaati hemen değişecektir.’
Yukarıda paylaştığım bu konuyu takip etmek isteyen vicdanlı yetkililer olursa ve benimle iletişim kurmak isterlerse tüm detayları anlatırım.
Demek ki koskoca bir Irak Devleti yanlış bilgilerle işgal ediliyor ise bir okul müdürünün defteri yanlış beyan ve bilgilerle haydi haydi dürülebilir. Demek ki üst makamlar eksik ve yanlı bilgilendirmelerden dolayı yanlış kararlara imza atabilir. Şayet üst makamalar alt makamların husumetle, intikamla hareket edebileceklerini dikkate almazlarsa veya bu gerçeği unuturlarsa farkına varmadan büyük bir zulme ve mağduriyete imza atabilirler. Bu haksızlık sıradan bir devlet memuru veya köydeki bir muhtarın bir öğretmeni, köydeki bir ebeyi veya köy imamını şikayet etmesi veya bir partinin mahalle sorumlusunun bir şikayet dilekçesi ile gerçekleşmesi söz konusu olabilir.
Bazı kurumlarda (örneğin din eğitimi ve öğretimi yapan) üst makamları yanlış yönlendirmek isteyen alt birimlerdeki görevlilerin kimliklerine baktığımızda bu kişilerin sıradan kişiler olmadığını da görüyoruz. Bu kişilerin çoğu ilahiyat mezunu hatta imam hatip okullarını da çok sevdiklerini söyleyenler de olabilir. Hatta bu kişiler yanlışlarına Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı da alet edebilirler. Demek ki bazıları maske takarak iş yapmayı iyi beceriyor.
Yaşadığım acı bir tecrübeden ve benzer sorunları yaşayanların hikayelerini dinleyince insanların bir iftiraya kurban gitmelerinin düzenlenen bir belgeye bağlı olduğuna inanmaya başladım. Onun için idarecilerimiz bir belgeye kılı kırk yararak imza atmalı. Ocakları söndüren, insanların toplum içerisinde itibarlarını yerle bir eden, onları vatan haini, hırsız ilan eden tuzak bir karara imza atma tehlikesinin olabileceğini düşünmeleri gerekir.
Yakın bir zamanda bir İl’de bir kurumun İl Müdürlüğünü yapan çalışkan, dürüst bir arkadaşımın başından geçen bir olayı kendisinden birebir dinleyince ve Türkiye’nin birçok yerinde benzer olayların yaşandığını görünce geleceğimiz adına endişelenmeye başladım. Temiz toplum tartışmalarına tekrar dönmek gerekmektedir. Hele bir idarecinin şikayette bulunan bir idareciye: ‘ O kişinin görevinden alınmasını istiyor iseniz. Bize uygun bir zamanda hatırlatın. Biz o kişi hakkında gerekeni yaparız. Sen o kişi yerine düşündüğünüz birisini belirleyince bize haber ver. Biz onun hakkında bir soruşturma açar onu kısa sürede görevden alırız’ demesi.
Alt makamların üst makamları yanlış bildirdiğini gösteren iki güncel örnekten söz etmek istiyorum. Biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaveri olarak Fetö’den yapılan bir soruşturmada birilerinin bazı kişileri koruması. (Abdülkadir Selvi, Hürriyet, 17.07.2018) Diğer örnek olay ise husumet ve başkasını makamından etme duygusuyla hareket eden ve birçok kişiyi Fetö’cü diye şikayet eden fırsatçıların mağdur ettiği kişilerden biri olan başarılı, değerli bir akademisyen olan Prof. Dr. Selahattin Turan hocanın yaşadığı mağduriyet. Selahattin Turan hoca 19 temmuz 2018 tarihinde sosyal medya hesabında şu açıklamayı yaptı: ‘Değerli Arkadaşlarım; Bildiğiniz üzere zerre kadar hak etmediğim bir süreç yaşadım. Hiçbir somut belgeye dayanmayan, bir iftira dilekçesi esas alınarak, hakkımda hakka, hakkaniyete ve adalete aykırı idari bir karar verildi. Bu kararların hukuka aykırı olduğu ortaya çıktı; bütün bu süreçlerden aklanarak tertemiz, alnımız ak başımız dik görevimize geri döndük.’
Tüm terör örgütleri ile mücadele edilmeli. Ancak bu işleri yapanların ehliyet, liyakat, adalet ve vicdan ile mücadele edecek kişiler olması çok önemlidir. Daha önceki bir yazımda belirttiğim üzere masa başında oturan birileri eğitimcileri günü geçmiş yönetmeliklerle disiplin adına harcıyor. Buna öncelikle Ak Parti engel olmalıdır. Buna ihtiyaç olduğu 24 Haziran Genel seçimlerde de görüldü.
Eğitim camiasında da acil bir sosyal barışa ihtiyaç bulunmaktadır. Son yıllarda eğitim yöneticilerinin ve eğitimcilerin neden çok ceza aldıklarını, gelen şikayetlerin nasıl takip edildiğini ve teftiş kurulunun işleyişini, okul müdürlerinin muhakkiklik görevini nasıl yaptıkları, maarif müfettişlerinin inceleme, soruşturma ve çalışma yöntemlerini liyakat, adalet ve hakkaniyet açısından acilen incelemeye alması gerekir.
Tüm bunlar yeni sistemin ilk atanan eğitimci yeni Milli Eğitim Bakanı Değerli Prof. Dr. Ziya Selçuk hocanın ilgilenmesi gereken acil konulardır. Onun eğitime güzel bir liderlik yapmasını bekliyoruz. Allah hayırlı eylesin. Başarılar diliyoruz. Onun başarısı ülkemiz için büyük bir başarı olacaktır.